Instagram platformunda tanınmış bir "wellness" gurusu olan Belle Gibson’un hikayesi, sosyal medyanın karanlık yüzünü gözler önüne seriyor. Belle, kansere yakalandığını iddia ederek hem ailesini hem de takipçilerini yıllarca kandırdı. Bu sahte hikayesi, hastalığını yendiğine dair umut verici paylaşımlar ve alternatif tedavi yöntemleri önerileriyle hızla yayıldı. Geniş bir takipçi kitlesi edinen Belle, kendine bir imparatorluk kurdu. Ancak, yalanlar üzerine kurulu bu imparatorluğun temelleri sarsılmaya başladı. Belle, sonunda dünya çapında binlerce insanı aldattığını itiraf etmek zorunda kaldı ve bu itiraf, hayatında ve sosyal medyada büyük bir çöküşe yol açtı. Film, sosyal medyanın bilgi manipülasyonu üzerindeki etkilerini ve insanların bu tür aldatmacalara nasıl kolayca inandığını derinlemesine işliyor. Belle Gibson’un hikayesi, sosyal medya çağında "gerçek" kavramını sorgulatıyor.

Polis memuru Hanna Ahlander, Stockholm’deki görevinden uzaklaştırıldığında ve sevgilisi tarafından terk edildiğinde, yeni bir başlangıç yapmak için ablasının Åre’deki tatil evine taşınır. Ancak, Lucia’nın buz gibi soğuk gecesinde genç bir kadın kaybolduğunda, Hanna içindeki polis içgüdüsüyle olayı araştırmaya başlar. Åre’nin küçük kasabasında, zorlu aile ilişkileri ve personel eksikliğiyle mücadele eden polis memuru Daniel Lindskog, istemeyerek de olsa Hanna’nın yardım teklifini kabul eder. Daniel, yeni partnerine güvenmekte zorlanırken, ikili kaybolan kadını bulmak için birlikte zorlukların üstesinden gelmeye çalışır. Kasabanın soğuk kış şartlarında, hem kaybolan kadını ararken hem de kendi kişisel sorunlarıyla yüzleşirken, Hanna kariyerindeki belirsiz dönemi aşmak için bu davaya odaklanır. Film, güven ve iş birliğinin önemini sorgularken, Hanna ve Daniel arasındaki gerilimli ilişkiyi derinleştirir. İzleyiciler, her an yeni bir sırla karşılaşırken, karakterlerin karmaşık geçmişleri ve motivasyonları açığa çıkar.

Hikaye, bir hapishane isyanının iki tarafında yer alan iki adamı anlatıyor: İsyanı yöneten mahkûm ve isyanın ortasında mahsur kalan genç bir gardiyan. Genç gardiyan, hayatta kalmak için çaresizce mahkûm gibi davranmaya başlar. İsyan şiddetlendikçe, her iki adam da hapishanenin acımasız ve tehlikeli dünyasında hayatta kalmak için ahlaki ikilemlerle, güven sorunlarıyla ve hayatta kalma içgüdüleriyle yüzleşir. İsyanın ortasında, kaderleri birbirine bağlanır.

Lucifer izle! Dizinin konusunda Lucifer Morningstar, cehennemin karanlıklarından sıkılarak Los Angeles’ın ışıltılı sokaklarına taşınır. Artık kendini, insanların karmaşık yaşamlarına müdahil olarak huzuru bulmaya adamıştır. En büyük silahı, insanların en derin arzularını ve sırlarını açığa çıkarabilme yeteneğidir. Gündüzleri Lux adını verdiği prestijli gece kulübünü işletirken, geceleri kendini bir dizi beklenmedik olayın içinde bulur. Her şey, ünlü bir dedektif olan Chloe Decker ile yollarının kesişmesiyle başlar. İlk başta bu ortaklık sadece bir tesadüf gibi görünse de, Lucifer’ın insana dair merakı ve Dedektif Decker’a karşı gelişen duyguları, onu Los Angeles Polis Departmanı’na danışman olarak katılmaya iter. Şeytanın bu yeni rolü, sadece suçluları yakalamaktan öteye geçer; Lucifer, adalet arayışında kendi iç dünyasını sorgulamaya ve kim olduğunu keşfetmeye başlar. Her dava, onun insanlık ve iyilik kavramlarını daha yakından anlamasına vesile olurken, aynı zamanda geçmişteki kimliğiyle yüzleşmesine neden olur. Telepatik yeteneklerini ve keskin zekasını kullanarak hem suçları çözer hem de kendi içsel çatışmalarına çözüm arar. Ancak Lucifer için en büyük mücadele, bir şeytanın gerçekten değişip değişemeyeceği sorusuyla başlar. Bu büyüleyici hikaye, hem suç gerilimlerini hem de derin bir karakter yolculuğunu bir araya getirerek izleyicilere, iyilik ile kötülüğün ince çizgisinde nefes kesici bir deneyim sunuyor.

Griselda dizisi gerçek olaylardan ilham alınmıştır. Medellín'den Miami'ye uzanan bir yolculukla kendi uyuşturucu imparatorluğunu kuran Griselda Blanco'nun hayatını anlatıyor.

Dr. Bahnjit, bir il hastanesinde görev yapan deneyimli bir adli tabiptir. Bir gün, asılma sonucu ölen bir kadının cesedi, otopsi için hastaneye getirilir. Başlangıçta sıradan bir intihar vakası gibi görünen bu ölüm, Dr. Bahnjit’in dikkatli incelemeleri sonucu farklı bir gerçek ortaya çıkarır: Bu, bir intihar değil, soğukkanlı bir cinayettir. Bu cesur tespiti, kısa süre içinde Dr. Bahnjit’i güçlü ve tehlikeli birilerinin hedefi haline getirir. Bir gün, kimliği belirsiz bir adam Dr. Bahnjit’in evine gizlice girer ve ona raporunu değiştirmesini, yani intihar olarak yazmasını zorla kabul ettirmeye çalışır. Ancak Dr. Bahnjit, tehditleri dikkate almaz ve gerçekleri ortaya çıkarmak konusunda kararlıdır. Durum, beklenmedik bir şekilde değişir: Bir süre sonra, savcı olan yakın arkadaşı aniden kaybolur. Bu kayboluş, Dr. Bahnjit’i daha da derin bir soruşturma yapmaya iteler. Kendi başına araştırmalarına devam ederken, tüm izler onu Tan adlı gizemli bir adamın peşine sürükler. Ancak Tan, suçlamaları reddeder ve Dr. Bahnjit’i, gizemli cinayetin arkasındaki gerçek katili bulmaya ikna eder. Tan, Dr. Bahnjit’e işbirliği teklif eder, ancak her ikisi de tehlikeli bir oyun oynamaya başlar: Gerçeği ortaya çıkarmak, sadece cinayeti çözmekle kalmayacak, aynı zamanda onları da büyük bir riskle karşı karşıya bırakacaktır.

Conan Doyle’un ikonik dedektifinin bu tuhaf yorumunda Sherlock Holmes, günümüz Londra'sında "yüksek işlevli bir sosyopat" olarak tasvir ediliyor. Holmes, karmaşık suçları çözme konusunda üstün zekasını kullanırken, sosyal normlara pek aldırış etmez. Ona soruşturmalarında yardımcı olan kişi ise, ortak bir tanıdık aracılığıyla Holmes'a tanıtılan Afganistan Savaşı gazisi John Watson. Bu ikili, günümüz teknolojisini ve zekalarını birleştirerek modern Londra’nın en karmaşık suçlarını çözmeye girişir.

New Jersey'li mafya babası Tony Soprano, hem iş dünyasında hem de ailesiyle olan ilişkilerinde ciddi zorluklar yaşamaktadır. Bu stres, onun ruhsal sağlığını olumsuz etkileyince, Tony profesyonel yardım almaya karar verir ve psikiyatristi Dr. Melfi ile görüşmeye başlar. Bu seanslar sırasında, Tony'nin karmaşık kişiliği, suç dünyasındaki baskılar ve içsel çatışmaları su yüzüne çıkar. Ancak, mafya babası olarak gizli yaşamını sürdürürken profesyonel yardım almak, onun için yeni ve tehlikeli bir ikilem yaratır.

Kolombiyalı uyuşturucu baronu Pablo Escobar ve ülkeyi yıllarca sarsan diğer uyuşturucu baronlarının suç dolu yaşamlarını inceleyen bu hikaye, onların yasadışı imparatorluklarını nasıl kurduklarını ve Kolombiya'yı nasıl şiddet ve kaosa sürüklediklerini anlatıyor. Kartellerin uluslararası uyuşturucu ticaretindeki rolü, polis ve hükümetle olan kanlı çatışmaları ve bu suç ağlarının toplum üzerindeki etkisi derinlemesine ele alınıyor.

Ameliyat edilemez akciğer kanseri teşhisi konulan kimya öğretmeni Walter White, ailesinin maddi geleceğini güvence altına almak için eski bir öğrencisi olan Jesse Pinkman ile birlikte metamfetamin üretmeye başlar. Zamanla suç dünyasına daha fazla çekilirken, tehlikeli bir imparatorluk kurarak hayatını geri dönülmez şekilde değiştirir.